05 Mayıs 24 Pazar 02:17
Pazar, Mayıs 5, 2024
spot_img

EN YENİ

İş Ahlakı Raporu

n82Kamu Kurumlarıyla İlişkiler

Rüşvet

Toplumlumuzda “çok mal haramsız, çok laf yalansız olmaz” diye yaygın bir kanaat vardır. Bu kanaate göre hemen tüm zenginler hakkında su-i zan yapılmaktadır. Sadece özel sektöre hizmet veren işletmeler, işlerini çok büyütememekte, aynı zamanda rüşvet vermek zorunda da kalmamaktadır. Kamu ile iş yapmak, işletme yöneticileri için kısa zamanda büyük karlar elde etmek; aynı zamanda referanslar kazanmak anlamına gelmektedir. Kamu yöneticileri ise duruma kendi gözlerinden bakmakta ve “çok büyük tutarlı” sözleşmelere imza attıklarını, bunun büyük bir sorumluluk olduğunu, bu kadar büyük tutarların döndüğü işlerden kendilerine dönen ya da kurumlarına dönen küçük meblağlardaki hediyelerin “rüşvet” olarak isimlendirilemeyeceğini iddia etmektedir. Ya da rüşvet olarak isimlendirse bile uygun bir açıklama getirebilmektedir. Özel sektör işletmeleri siyasi görüş ya da dünya görüşü olarak yakın buldukları kamu yöneticilerine yaklaşarak ihale almaya çalışmaları durumuna herkes kendi çevresinden örnek bulabilir. ıhalelerde kamunun kaynaklarının kullanılması söz konusu olduğundan kamu adına karar verenlerin daha hassas olmaları beklenmektedir.

Yolsuzluklar ve Ulusal Kurumlara Güven ılişkisi

Rüşvet sadece Türkiye’nin bir sorunu değildir. Bu sorun tüm dünya da geçerli bir sorundur. OECD 2011 yılı raporuna göre Türkiye şeffaflık açısından kendisinden daha gelişmiş bazı ülkelerden daha iyi durumdadır. Başka bir ifadeyle ülkemiz 34 OECD ülkesi arasında açıklık ve şeffaflık açısından 24. sıradadır. Bu sıralama 2007 verilerine göre sondan ikinci olan Türkiye’nin bu konuda oldukça mesafe kat ettiğini göstermektedir. OECD raporu aynı zamanda sosyal kurumlarına güvenen ülkelerde rüşvetin daha düşük seviyelerde olduğunu göstermektedir. Türkiye dünyada düşük gelirli ülkelerle kıyaslandığında az rüşvet veren ülkeler sıralamasında daha iyi bir yere yerleşmektedir. Bu durum şunu anlatmaktadır: Ülkemiz insanı henüz rüşvete karşı olan hassasiyetini tamamen yitirmemiştir. Aile ve din gibi güçlü sosyal kurumlarımızın korumakta olduğu bu hassasiyetin kaybolmaması için, hem özel sektöre hem de kamuya düşen görevler bulunmaktadır.

Lobicilik

Lobicilik, bir işletmenin işlerini kolaylaştırmak ve kamuoyunda olumlu tutum geliştirmek için kullandığı bir halkla ilişkiler yöntemidir. Esas olarak lobicilik iyi niyetlidir ve işletmelerin kullanması hem işletme, hem toplum adına faydalıdır. Lobicilik yapmak için iş adamaları ve işletme yöneticileri kamu yöneticileri ve toplumun fikir önderleriyle görüşerek onların gözünde daha olumlu bir işletme imajı oluşturmak için çaba sarf ederler. Bu tür çabalar genellikle iş ahlâkıyla çatışmaz. Ancak, bazen iş adamları sırf kendi kazançlarını artırmak için kamu yöneticileri ve fikir önderleri ile iletişime geçerler. ışte bu tür lobicilik iş ahlâkının dışında görülmektedir. Lobi faaliyetleri, bir satın almanın, ithalatın, ihracatın önündeki yasal engelin kaldırılması amacını taşıyabildiği gibi, bir ürünün kullanılmasını zorunlu hale getirmeyi de içerebilir. Her halükarda işletme kendi lehine bir düzenleme yapılması için kamu adına karar verenleri etkilemeye çalışmaktadır. Halkın da faydasına olan bir düzenleme için lobi faaliyetleri yapmak normal karşılanabilir. Ancak halkın zararına ve işletmenin yararına düzenlemeler için lobi faaliyetleri yapmak, ahlâki zaafın göstergesidir.

Çalışanların İş Ahlâkına İlişkin Konularn83

İşletmelerin çalışanlarına karşı ahlâki sorumlulukları olduğu gibi çalışanların da işletmelere karşı ahlâki sorumlulukları bulunmaktadır. Bu sorumluluklar doğrudan iş sözleşmesinde yazılı olabileceği gibi, yazılı olmayan hususları da kapsayabilir. Çalışanların işletmeye karşı ahlâki sorumlulukları birkaç başlık altında incelenebilir.

Sözleşme hükümlerine uygun hareket etme

Genellikle işletmelerde çalışanların iş sözleşmesi hükümlerine uygun olarak çalıştıkları var sayılmaktadır. Bu durumda çalışanın sorumlulukları bu alanla sınırlanmış gibi anlaşılabilir. Sözleşme hükümlerine uyulmasının temel ahlâki sorumluluk olduğu, sözleşme gereği yapılan davranışların sorumluluğunun da işveren olduğu şeklinde düşünülebilir. Bu durumda sadece yöneticinin talimatlarına uyulması çalışanı ahlâki sorumluluktan kurtarmayacaktır. Bireyin kendi yaptığı işlerin ahlâki sorumluluğunu yüklenmesi gerekmektedir. Çalışanların işletmelerine karşı sorumlulukları ancak meşru görevlerin yerine getirilmesi konusunda geçerlidir. Diğer yandan, işverenin iyi niyetinden veya denetim eksikliğinden faydalanılarak işe geç gelmenin alışkanlık haline getirilmesi, işyerine ait araç gereç ve malzemenin hor kullanılması, verilen işleri yapmamak için mazeretler üretilmesi, gereksiz yere rapor alınarak işe gelmeme. Kaytarma, işin yapılması ile ilgili bilgi ve becerilerin kasıtlı olarak geliştirilmemesi gibi uygulamalar da çalışanlardan kaynaklanan ve bu başlık altında değerlendirilebilecek ahlâki problemler arasında sayılabilir.

Haksız menfaat temin etmeme

Çalışanlar işlerini yürütürlerken bazı durumlarda işletmenin zararına olmayacak biçimde çalışmak durumundadırlar. Ancak bazen işletmenin zararına olmayan bazı menfaatlerin temin edilmesi de mümkün olabilir. Buna bahane olarak alınan ücretin çalışmanın tam karşılığı olmadığı gibi bahaneler de üretilebilir. Her ne şekilde meşrulaştırılmaya çalışılırsa çalışılsın, çalışanların haksız menfaat sağlamaya çalışmaları ahlâki açıdan problemli bir durumdur. Bunun doğrudan rüşvet biçiminde olması ile ufak tefek hediyeler, çeşitli ikramlar ve yolculuk, tatil, gezi teklifleri biçiminde olması arasında; hırsızlık ile müşteri tarafından unutulan eşyaların sahiplenilmesi ve işletmeye ait yazılımların kopyalanması arasında ancak çok ince sınırlar bulunmaktadır. ışyerine ait araç gereç ve malzemenin şahsi amaçlarla kullanımı, çalışma arkadaşlarının başarılarının sahiplenilmesi, şahsi hataların başkalarına yüklenmeye çalışılması gibi uygulamalar da haksız menfaat temini sağlayan ahlâk dışı davranışlardandır.

n84Bilgi Paylaşımı Ve Güvenliği

ışletmeler yaptıkları işin gereği olarak çalışanları ile çeşitli bilgileri paylaşmak durumundadırlar. Ya da çalışanlar görevlerini yerine getirirken işletme ile ilgili çeşitli bilgiler elde ederler. Bu bilgilerin bir kısmı formüller, patentler, derlenen bilgiler ve buluşlar gibi şirkete ait ticari sırları içerebilir. Bu sırların saklanması zaten hukuki bir zorunluluktur. Ancak bazen çalışanların bir işin yapılmasını öğrenmeleri bile şirkete ait bir bilgi kapsamında değerlendirilebilir. ışi öğrenip başka firmalara gitmek ahlâki açıdan problem olarak kabul edilebilir. Diğer yandan şirket içerisindeki bazı durumların dışarıya bildirilmesi genel olarak olumsuz karşılanırken, yasal olmayan bir durumun açıklanması konusunda çalışanlar ahlâki ikilem içerisinde kalabilirler. Son olarak, şirkete ait mali bilgilerin ve stratejik kararların da saklanması gerekmektedir. ıçeriden öğrenenlerin ticareti olarak bilinen bilgi sızdırmaların kapsamı konusunda da hukuki veya ahlâki oluşu açısından sınır belirlenmesi her zaman kolay olmayabilmektedir.

Kamu Hakkı Doğuran İş Ahlâkı Konuları

İşletmeler, yer aldıkları ülkelerin ekonomik sistemleri içinde işleyen çarklardan birisidir. Ülkenin ekonomik sistemi de sosyal ve kültürel sistemleriyle organik bağ içindedir. Şu ya da bu şekilde çarkın düzenli işlemesine bilerek ya da bilmeyerek engel olacak her davranış sistemin işleyişine zarar verecektir. Çarklardan birinin yavaş çalışması, durması ya da gerekenden hızlı çalışması tüm sisteme zarar verecektir. Üstelik diğer çarkların daha fazla çalışmasına ve sistemden faydalanacakların daha az fayda elde etmesine neden olacaksa bu tür davranışlar normal davranış olarak kabuk edilemeyecektir. İşte ülkenin ekonomik, siyasi, kültürel ve sosyal boyutlarını doğrudan veya dolaylı etkileyen iş dünyası ahlâk dışı faaliyetleriyle tüm toplumu etkilemektedir. Ahlâk dışı davranışların ne olduğuna göre bu etki doğrudan ya da dolaylı, büyük ya da küçük olabilmektedir. Kısacası tüm ahlâki olmayan davranışlar toplumu ve kuruluşlarını etkilemektedir. Kamu hakkı doğuran bazı iş ahlâkı konuları aşağıda sıralanmaktadır. İş Hayatında Kamu Hakkı Doğuran Ahlâki Problemler şöyle sıralanabilir.

•Yasal boşluklardan yararlanmaya çalışma

•Toplumsal kaynakların israf edilmesi

•Doğal çevrenin kirletilmesi

•Enerji ve su gibi kaynakların bedel ödenmeksizin kullanılması

•Sağlık ve sosyal güvenlik harcamalarını artıracak uygulamalar

•Vergi kaçırma

•Kamu teşviklerinden ve muafiyetlerinden haksız yararlanma

•Kamu teşviklerini amaç dışı kullanma

Vicdani sorumluluk – yasal sorumluluk

Yasalar kamunun menfaatini korumak için yapılmış düzenlemelerdir. Ancak bazı alanlar bu düzenlemeler için istisna olabilmekte veya yeni gelişmeler nedeniyle yasal düzenlemelerin dışında kalabilmektedir. Yasal düzenlemenin yetersiz kaldığı ya da hiç bulunmadığı alanlarda iş adamı nasıl davranacaktır? Bu konuda kişi daha önce edindiği ahlâki ilkelerin etkisi altında vicdanıyla baş başa kalacaktır. Bazen yasal olduğu halde yapılabilecek bir iş veya faaliyet kamu zararı doğurabilmektedir. ışte bu tür durumlarda iş adamları muhakeme yaparak doğru karar vermekle sorumlu olmaktadırlar.

Kayıtdışılığın getirdiği sorunlar

Kayıt dışılık, haksız rekabet oluşturmanın ötesinde kişinin ya da kuruluşun devlete karşı yükümlülüklerini yerine getirmemiş olması anlamına gelmektedir. Kayıt dışı çalışmaları nedeniyle vergi vermeyen ya da daha az vergi verenler, halkın devletten daha az, ya da daha düşük kalitede hizmet almasına neden olmaktadır. Zaman zaman bu tür kişilerin “devlet gerçek hizmet verse ben de vergi kaçırmam” gibi savunmalara başvurmaları, bu söylenenin “bahane” mi yoksa gerçek mi olduğu konusunda kuşkular doğurmaktadır. Kayıt dışılık sadece vergi kaçırma şeklinde değil, küçük yaşta işçi çalıştırma, fazla mesai ücretlerinin ödenmemesi, sigorta primlerinin ödenmemesi, sigortasız işçi çalıştırma şeklinde de olabilmektedir. Bazı işletmelerin profesyonel yöneticileri belge üzerinde aldıkları ücretleri düşük göstermekte, aslında daha yüksek olan ücretlerini ise k ayıt dışı şekilde almaktadır. Bu durum güncel bir şekilde uygulanmaktadır. Alışverişlerden sonra verilmesi gereken KDV fişleri iş adamlarımız tarafından mümkün olduğunca verilmek istenmemektedir. Böylece hem KDV ’den hem de gelir vergisi matrahın artırılmasından kaçınılmış olmaktadır. Hemen her işletme sahibi bu tür davranışlarını meşrulaştırmak için bahaneler bulabilmektedir. Sonuç olarak kayıt dışı çalışmanın bedeli, aynı ücret için daha fazla, aynı hizmeti almak için daha fazla ödeme şeklinde tüm ülke vatandaşları tarafından ödenmektedir. Bu duruma sebep olan işletme milyonlarca kişinin hakk ını gasp etmiş olmaktadır.

İş Hukuku İş Güvenliği

İşletmeler, karlılığı ya da potansiyeli yüksek alanlara yatırım yapmak istemektedir. Örneğin ülkemizde son yıllarda gemi yapım (tersanecilik) sektörü oldukça hızlı büyümektedir. Bunun sonucu olarak sektör dışarıdan hızla işçi almakta vn85e sektörde çalıştırmaktadır. Siparişlerin çokluğu da hızlı çalıştırmayı gerektirmektedir. Ancak bu kadar hızlı büyüyen bir sektörde gerekli nitelikleri taşıyan işçi bulmak zor olduğu gibi, işin gerektirdiği iş güvenliği önlemlerini almak için de yeteri kadar özen gösterilememektedir. Bu durum 2008 yılı başlarında tersanelerde meydana gelen iş kazaları sonucu gerçekleşen ölümlerin dikkat çekici boyutlara ulaşmasına neden olmuştur. Ulaştırma Bakanının verdiği bilgiye göre 2002-2008 yılları arası tersanelerde iş kazası sonucu ölüm sayısı 58 kişidir. İşçilerin yeterli iş güvenliği tedbirleri alınmadan çalıştırılmaları sonucu gerçekleşen neredeyse kitlesel ölümler 2008 yılından sonra da devam etmiştir. 2010 yılında Adana Kozan’da baraj inşaatı sırasında baraj kapağının patlaması sonucu 10 işçinin, 2011’de Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinde kömür sahasında toprak kayması sonucu 10 işçinin. Yine 2011 yılında Ankara Ostim Organize Sanayi Bölgesi’nde bir patlama sonucu 20 işçinin, 2012 yılında ise İstanbul’un Esenyurt ilçesinde bir AVM inşaatında çalışan 11 işçinin inşaat alanı yakınında uyudukları çadırda yanarak hayatını kaybetmesi olayları hala hafızalardır. Hemen her gün gazete ve televizyonlarda inşaat göçükleri, patlamalar sonucu yaralananların ve ölenlerin haberleri yer almaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı kayıtlarına göre 2013 yılı itibariyle ülkemizde her gün 172 iş kazası meydana gelmekte, her gün 4 ölüm ve 6 sürekli iş göremezlik durumuyla karşılaşılmaktadır. İş kazalarının ülkemize yıllık maliyeti ise 7.7 milyar liradır. Katma değer katmak ve evine ekmek götürmek için çalışan insanların, gerekli önlemler alınmaması nedeniyle, iş göremez duruma düşmeleri veya hayatlarını kaybetmelerine neden olmak oldukça ağır bir sorumluluktur. Gelişmiş toplumlarda iş kazalarının neden olduğu kayıpların boyutu çok önceden kavranmış ve bu konudaki bilinç düzeyi, iş güvenliği önlemlerini zamanında almayı getirmiştir.

Latest Posts

spot_img

KAÇIRMAYIN

HABERDAR OLUN

Nalbur sektöründen en son haberler e-postanıza gelsin.