26 Nisan 24 Cuma 07:40
Cuma, Nisan 26, 2024
spot_img

EN YENİ

Havaya Yazılan Ama Unutulmayan Sözler “Mahya Yazıları”

2663Dört yüz yıla yakın bir süredir Ramazan ayında gökyüzünü süsleyen mahyalar, bugün çok az sayıda zanaatkârın elinde şekilleniyor.

İslam dünyasında Türklere, özellikle de İstanbul’da yaşayanlara özgü bir sanat olarak gelişen mahyacılığın kaybolmaya yüz tutmuş dört yüz yıllık bir geleneği var. Eski İstanbul ramazanları, halkın edebiyatla, ziyafet, eğlence ve gösteri sanatlarıyla kaynaştığı; imparatorluk kültürünün bütün inceliğiyle gözler önüne serildiği görkemli bir atmosferde yaşanıyordu. Bu coşkulu âlemi, kalplerdeki heyecandan gökyüzüne dek genişleten sembol ise mahyalardı. Gündelik yaşamında, donanma geceleri ve mehtap gezintileri gibi güzelliklerle zenginleştiren bir kentin ramazan gecelerini de mahyalar ve kandillerle renklendirmesi doğaldı.

Vefik Paşa, Lehçe-i Osmanî’de mahyayı ‘Çifte minareli camilerde ramazan ayında avizan olan resimli kandil’ diye tarif ediyor. Mahya kurmak; bir caminin iki minaresi arasına gerilen bir halattan küçük kandiller sarkıtarak gece karanlığına şekiller çizip manidar sözler yazmak… Bu geleneğin gerisindeki düşünce; ramazanın getirdiği sevinç, bolluk ve ferahlık nedeniyle Yaratıcı’ya duyulan şükranı vurgulamak, çocuklara ramazanı sevdirmek ve halkı iyiliğe yöneltmek.

İlk Mahya

Rivayete göre, 1614 yılında Fatih Camii müezzinlerinden Hattat Hafız Ahmet Kefevi, iki minare arasına ortası yazılı çok sanatkârane bir resim işler ve resmi zamanın padişahı Sultan I. Ahmed’e hediye eder. Padişah, çok hoşuna giden bu hediyeden ilhamla ve dini hükümlere uygun olması şartıyla ramazan gecelerinde minareler arasına resimdeki gibi mahyalar kurulmasını irade buyurur. İlk defa 1617 Ramazan’ında yeni tamamlanan Sultanahmet Camii’nde tatbik edilen bu yenilik, sonraki yıllarda sanatsal bir gelenek hâlini alır.

1723 Ramazan’ında bütün selâtin camilerinde mahya kurulması için irade çıkmış; hatta minare boyu kısa olan Eyüp Camii’ne yeniden iki şerefeli iki minare yapılması ferman buyrulmuştur. Vakıf kayıtlarında 18. asra kadar mahya kurmak suretiyle minarelerin tezyini hakkında herhangi bir düzenlemeye rastlanmaz. İlk kez 1724’te Sultan III. Ahmed tarafından Topkapı Sarayı’nda yaptırılan kütüphanenin vakfında, 9 bin akçe tahsisiyle Ayasofya’da mahya tesisine dair emr-i şerif kaydı görülür.

Ustadan Çırağa

Mahyacılığı ıslah eden ve ona sanatkârane bir eda kazandıran; Süleymaniye’nin minareleri arasına üç halat çekerek kurduğu ve sağa-sola hareket ettirdiği gezici mahyası ile meşhur Süleymaniye baş mahyacısı Abdüllatif Efendi’dir. 1877’de vefat eden Abdüllatif Efendi’nin yerini yanında çalışan oğulları alır ve mahyacılık usta-çırak düzeni içinde babadan oğula geçerek devam eder. Eski İstanbul yaşamını anlatan yazarlardan Balıkhane Nazırı Ali Bey, Ahmed Rasim, Musahipzade Celâl, Sermet Muhtar Alus, Halit Fahri Ozansoy, Ercümend Ekrem Talu ve Burhan Felek mahya konusuna değinmeden geçmemişlerdir.

Halide Edip Adıvar çocukluk hatıralarını da anlattığı ‘Mor Salkımlı Ev’de sütbabasının omzunda teravih namazını kılmak için Süleymaniye Camii’ne giderken gördüklerini tasvir eder:

“Minareden minareye havada uzanan ışıktan yazılar, mavi kubbede ne garip ve tabiatüstü bir nur tecellisi idi. Ramazan’ı karşılayan bu nurdan yazılar, beni belki Belşazaar’ın duvarda gördüğü yazılar kadar şaşırttı. Karanlık ve esrarlı dar sokakların içinde sallanarak hareket eden o ışıkları kalabalığın en boylu adamının omzundan seyrediyordum.”

Gökyüzünde Mesajlar2664

Camilerde mahya kurma hazırlığı ramazandan on beş gün önce başlar. Ramazanın ilk yarısında yazılı; daha sonra kız kulesi, ay-yıldız, çiçek, kayık ve cami resimli mahyalar kurulur. Ramazan başında ‘Merhaba Ya Şehr-i Ramazan’, ‘Oruç Tut Sıhhat Bul’, ‘Hoşgeldin Ya Şehr-i Ramazan’, ‘On Bir Ayın Sultanı’ ve ‘Zekât Malı Artırır’ yazılı mahyaların yerini ay sonuna doğru ‘Şefaat Ya Rasulallah’, ‘La İlahe İllallah’ ve ‘Elveda Ya Şehr-i Ramazan’ gibi mahyalar almaya başlar. 1908’de II. Meşrutiyet’ten itibaren politikanın gündelik hayatın bir parçası olmasıyla beraber ‘Yaşasın Hürriyet’, ‘Eytama (yetimlere) Yardım’, ‘Hilal-i Aher’i (Kızılay) Unutma’, ‘Tayyareyi Unutma’, ‘Yerli Malı Al’, ‘Yaşasın Misak-ı Milli’ ve ‘Yaşasın İstiklâliyet’ gibi politik ve sosyal mesajlar için de mecra olarak mahyalar kullanılır.

Günümüzde mahyalara dini muhtevanın dışında bazen sosyal konularla ilgili, bazen de propaganda amacıyla yazılar yazıldığı da olmakta. Örneğin her yıl 29 Mayısta ‘Yüce Fatih Ruhun Şad Olsun’ mahyası kuruluyor. İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından yaşatılmaya çalışılan mahyacılık, Mahya Yapım Atölyesi öncülüğünde varlığını sürdürüyor. Mahya kurulan camiler arasında Fatih, Eyüp, Sultanahmet ve Süleymaniye’nin yanı sıra Üsküdar Valide, Edirne Selimiye, Eskişehir Reşadiye, Bursa Ulu Camii bulunuyor.

Mahya Kitabı

Avrupa Birliği kararıyla Avrupa Kültür Başkenti ilan edilen İstanbul’u 2010’a hazırlayan İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, dünden bugüne mahyaları anlatan kapsamlı bir kitap hazırlamıştır. Bugüne kadar yazılan kayda değer metinler ve yeni araştırmaları içeren kitapta, geçmişten günümüze yüzü aşkın mahya görüntüsü yer alıyor.

Mahyanın Yapılışı

İki minare arasına gerilen birkaç sıra ip tertibatı üzerine işlenecek yazı ve resim, önce kâğıt üzerinde planlanır. Karelerin kesiştiği noktalara işaret konularak yazı ve resim oluşturulur. İpler, kareli kâğıttaki yatay çizgiler şeklinde tasavvur edilerek, işaret konulmuş noktalar ip üzerinde tespit edilir. Her birine bir ilmik konulan bu noktalara daha sonra bir çengelle kandiller yerleştirildiğinde yazı veya resim teşekkül eder. Kandil yerine elektrik ampulleri kullanılmaya başlandıktan sonra mahyalar büyük ölçüde elektrik teknisyenleri tarafından kurulur oldu.

Latest Posts

spot_img

KAÇIRMAYIN

HABERDAR OLUN

Nalbur sektöründen en son haberler e-postanıza gelsin.