23 Nisan 24 Salı 21:23
Salı, Nisan 23, 2024
spot_img

EN YENİ

“Önceliğimiz üreticiye odaklanmak”

tigiad

İş güvenliği ürünlerinin kullanımını ve doğru ürün kullanılmanı arttırmak için birçok faaliyet gerçekleştiren ve aktif bir şekilde bu alanda çalışmalarını yürüten TİGİAD (Türkiye İş Güvenliği İş Adamları Derneği), Mart ayında yapılan Genel Kurul Toplantısı ile Yönetim Kurulu Başkanlığına Fatih Furtun’u seçti. Yakından tanımak adına söyleşi gerçekleştirdiğimiz Fatih Furtun; genel kurulun bir seçim atmosferinden çok bayrak devri şeklinde huzurlu bir atmosferde gerçekleştiğini belirterek yeni dönem çalışmaları ile ilgili bilgiler verdi.

Son Gelen Kurulda Türkiye İş Güvenliği İş Adamları Derneği başkanı seçildiniz. Öncelikle hayırlı olsun. Önce sizi tanıyabilir miyiz?
34 yaşındayım. Bu sene Nisan ayında evlendim. MFA Maske firmasının ortağı ve genel müdürüyüm. Trabzonlu esnaf bir ailenin üçüncü çocuğuyum. Samsun’da doğdum, ilk ve orta öğretimi de bu şehirde tamamladım. Şu
anda tüm ticari yatırımlarım ise Zonguldak’ta. doğusundan batısına tam bir Karadenizli sayabilirim kendimi. Lisans ve Yüksek Lisans eğitimini İstanbul’da Kültür Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesinde tamamladım. Ardından Çin devlet bursuyla iki sene Pekin Üniversitesinde eğitim gördüm. Şu anda halen öğrenciyim. Ankara Üniversitesi’nde doktora eğitimime devam ediyorum. Mart ayından itibaren de TİGİAD’ın Yönetim Kurulu Başkanlığını yürütüyorum.

Tekrar hayırlı olsun. TİGİAD seçim sürecini bizimle paylaşabilir misiniz? Yeni Yönetim Hakkında Bilgi Verir misiniz?
26 Mart 2016 tarihinde gerçekleştirilen Olağan Genel Kurulda yeni yönetim kurulumuz oybirliğiyle seçildi. Ben de yeni yönetim kurulunun başkanı seçildim. Öncelikle genel kurulun bir seçim atmosferinden çok bayrak devri şeklinde huzurlu bir atmosferde gerçekleştiğini belirtmek isterim. TİGİAD birçok kuruma göre kendine has gelenekler oluşturmuş, halefselef kavramının oturmuş bir dernek. Son üç dönemdir farklı görevlerle TİGİAD Yönetim Kurulunda bulunuyordum. Bu dönem yeni bir görev değişimi ile devam ediyorum. Tek liste olarak girdiğimiz genel kurulda arkadaşlarımla birlikte emaneti devraldık. İnşallah bizden sonra gelecek arkadaşlara aynı şekilde teslim edeceğiz. Yeni Yönetim Kurulu beş isimden oluşuyor. Sema TURGUT ve Erkan ATEŞ daha önceki Yönetim Kurulunda da görev almışlardı. Gökhan ERPOLAT ve Arda ATAOĞLU ise yeni görev alan arkadaşlarımız. Kısaca Yönetim Kurulu üyelerinin sektörde önemli bir yeri olan firmaları da temsil ettiğini söyleyebilirim

Takip edebildiğimiz kadarıyla TİGİAD’ın en geç ekibi görev başında. Bu dönüşümü nasıl gerçekleştirdiniz?
Az önce de bahsettiğim gibi, TİGİAD geleneklerini oluşturmuş bir kurum. Üyeleri arasında ciddi bir sinerji var. Herhangi bir konuda karar aşamasına gelinmeden önce birbirine paralel birçok süreç izleniyor. Ortaya çıkan sonuçlar da üzerinde tartışılmış ve fikir birliğine varılmış görüşler ve öneriler oluyor aslında. Bizim göreve gelmemizde de benzer bir süreç işledi. Dernek kurucu üyelerimiz TİGİAD’da bir kuşak değişimini arzuluyordu. Yönetimin gençleşmesini, TİGİAD’ın sektörün gelişimi ve üyelerinin menfaatleri doğrultusunda daha etkili olabilmesi istiyorlardı. Bunun için yönetimin gençlere emanet edilmesi gerektiği yönünde bir
değerlendirmeleri oldu. Bizde sektörde önemli bir yer ifade eden genç iş adamları olarak bu görevi memnuniyetle devraldık. Tabii yalnız değiliz. Büyüklerimiz derneğin en üst danışma kurulu olan Yüksek İstişare Konseyinde bizi desteklemeye devam ediyorlar. Onların tecrübelerini ve tavsiyelerini de arkamıza alarak derneğimizi daha ileri noktalara taşımak istiyoruz.

Yeni yönetim nasıl bir yönetim anlayışı sergileyecek?
Yeni yönetim önümüzdeki iki yıllık dönem için seçildi. Genel Kurul ardından ilk Yönetim Kurulu Toplantımızı gerçekleştirdik ve aramızdaki görev dağılımını yaptık. Ayrıca toplantıda önümüzdeki dönemde nasıl bir yol haritası takip edeceğimizi de tartıştık ve karara bağladık. Önümüzdeki dönemde dört temel prensip belirledik. Yeni yönetimin önceliği bu dört prensip olacak, atacağımız her adım bu dört prensip çerçevesinde olacak.

Bu dört prensip nedir? Daha fazla bilgi alabilir miyiz?
“TİGİAD birçok kuruma göre kendine has gelenekler oluşturmuş, halef-selef kavramının oturmuş bir dernek. Son üç dönemdir farklı görevlerle TİGİAD Yönetim Kurulunda bulunuyordum. Bu dönem yeni bir görev değişimi ile devam ediyorum. Tek liste olarak girdiğimiz genel kurulda arkadaşlarımla birlikte emaneti devraldık. “ Her prensip aynı zamanda bir öncelik demek. Bu çerçevede ilk önceliğimiz yani prensibimiz “Üreticiye Odaklanmak.” Bildiğiniz gibi ‘İş Güvenliği’ Türkiye’de görece yeni bir sektör, yerli üretim oldukça düşük seviyelerde. Bunu yükseltmemiz, Türkiye’de üretilmeyen ürünleri Türkiye’de üretmemiz, mevcut üreticileri küresel rekabete hazırlamamız gerekiyor. Bizde TİGİAD olarak bu konuda üzerimize düşen görevleri yerine getirmek istiyoruz. İkinci önceliğimiz ise “Kurumsallaşmak”. Bu prensip daha çok TİGİAD’ın iç işleyişiyle ilgili. Daha sonra gelecek yönetimlere, yeni üyelerimize daha kurumsal hizmet verebilmemiz için kurumsal alt yapımızı güçlendirmemiz gerekiyor. Bunu sağlayabilmek için çeşitli adımlar atacağız. Üçüncü önceliğimiz “Farkındalık Yaratmak”. Bu prensip çerçevesinde İş Güvenliği konusunda yapılacak farklı organizasyonlara destek vermek ayrıca kendimiz de yeni projeler geliştirmek istiyoruz. Bu şekilde iş güvenliğine yönelik farkındalığı arttırmak istiyoruz. Dördüncü ve son önceliğimiz “Uluslararası Bağlantıların Kurmak”. Bu prensip çerçevesinde sektörel anlamda uluslararası oluşumların bir parçası olmak, küresel birikimi ülkemize getirebilmek ve gelişmelerden daha hızlı haberdar olmak istiyoruz. Bu bağlantılardan gelecek bilgi akışının üyelerimiz için hayati olacağını düşünüyoruz.

Özellikle yerli üretime destek prensibiniz etkileyici. TİGİAD olarak yerli üretime nasıl bir destek vermeyi planlıyorsunuz?
KKD üreticilerini desteklemek yeni dönemde en önemli önceliğimiz. Ülkemizde bu alanda üretim yapan firma sayısını arttırmak, mevcut firmaları güçlendirmek, özellikle de ülkemizde üretilmeyen ürünlerin ülkemizde üretilmesini teşvik etmek en büyük arzumuz. Bu aynı zamanda mevcut hükümetin de önceliği. Dolayısıyla mevcut ekonomi politikaları ile bizim önceliğimiz arasında bir uyum söz konusu. Öncelikle üreticilerimizi daha görünür kılmak istiyoruz. Bu çerçevede sizin gibi etkili yayın kuruluşlarımızın dergilerinde üretici üyelerimize daha fazla yer ayırmasını talep edeceğiz. Bu röportaj vesilesiyle sizden bunun da sözünü almış olalım. Yerli KKD üreticilerinin ihracat kapasitelerinin artması da oldukça önemli. Bu çerçevede Ekonomi Bakanlığı ile beraber,üretici üyelerimizin ihracat imkânlarını arttırabilmek için ortak bir proje üzerinde çalışıyoruz. Yerli üreticilerin test imkânlarının geliştirilmesi, KKD üretiminin mevcut teşvik sisteminde stratejik yatırım olarak değerlendirilmesi, yerli KKD tüketimine yönelik destek arama gibi başlıklarda yine üreticiye odaklanma prensibimiz çerçevesinde yapacağımız çalışmalardan bazıları.Öncelikle yerli üreticilere destek olmayı biz de arzularız. TİGİAD aracılığıyla üretici üyelerinizi okuyucularımıza tanıtmaktan zevk duyarız.
Konuşmalarınıza baktığımda TİGİAD daha çok bir üretici derneği gibi görünüyor. Üyeleriniz ağırlıklı olarak üreticilerden mi oluşuyor?
Hayır. TİGİAD bir üretici derneği değil, bir iş adamları derneği. Üyelerimiz arasında İş Güvenliği konusunda üreticiler, ithalatçılar ve danışman firma temsilcileri var. Hatta ithalatçı üyelerimizin sayısı üretici üyelerimizden daha fazla diyebilirim. Dolayısıyla sadece bir üretici derneği gibi hareket etmemiz söz konusu değil. Böyle algılanmak da istemeyiz. Dernek olarak asli vazifemiz Türkiye’de İş Güvenliği sektörünün gelişmesine yardımcı olmak. Serbest ve adil rekabet bizim için çok önemli. Ancak bir ülkede herhangi bir sektörün gelişmesi için bu sektörde güçlü üreticiler olması gerektiğini de biliyoruz. Bu çerçevede üreticiler Türkiye’de İş Güvenliği sektörünün önemli bir unsurudur. TİGİAD’dan itici gücünün önemli bir kısmını üretici üyelerinden alır. Bundan dolayı yeni yönetim döneminde üreticilere destek olmak için birçok proje geliştireceğiz.

Türkiye’de KKD üretimi neden düşük seviyelerde?

Aslında Türkiye’de KKD üretim kültürü her zaman vardı. Ancak üreticilerin büyük bölümü şekil olarak bir ürünü üretiyorlardı ancak içerik olarak ne ürettiklerinden haberleri yoktu. Ülkemizin AB müktesebatına tam uyum kararı alması üreticiler için bir turnusol kâğıdı işlevi gördü. Standarda uygun düzgün üretim yapan firmalar daha da büyüdü, markalaştı. Ancak herhangi bir standarda tabi olmadan tabiri caiz ise “çöp” üreten firmalar piyasadan çekilmek zorunda kaldı. Bu sırada ülkemizdeİş Güvenliği kanunu kabul edildi ve KKD kullanım oranları ciddi oranda arttı. Tabii bu boşluğu ithal ürünler hızlı bir şekilde doldurdu. Keşke üreticilerimiz standarda
uygun üretime geçip dönüşebilselerdi. Ama bunun çok fazla olmadığını görüyoruz. Tİ- GİAD olarak üreticilerimiz için ülkemizde ve küresel pazarda büyük fırsatlar olduğunu düşünüyoruz. Bu anlamda onları desteklemek için de tüm gücümüzü kullanacağız.

Türkiye’de İş Güvenliğini nasıl
görüyorsunuz?
Gidecek uzun bir yolumuz var. Ancak biraz cılız da olsa tünelin sonunda ışık görünüyor. Kanun ve yönetmelik anlamında fazla bir eksikliğimiz kalmadı. Avrupa Birliği müktesebatını büyük ölçüde karşıladık. İlerleyen dönemde de kalan eksiklerin tamamlanacağına inanıyoruz. Ülkemizde bu alanda en büyük eksikliğin, işçisinden patronuna kadar İSG Kültürünün yeterince yerleşmemesi olduğunu düşünüyorum. Uzlaşı içerisinde kararlar alınıyor, kanunlar yapılıyor. Ancak bu kararları uygulayacak olan ‘insan’. Bizim öncelikle bu ‘insan’a odaklanmamız gerekiyor. Ülkemizde tüm seviyelerde İSG kültürünü oluşturmamız gerekiyor. Ardından zaten işler yoluna girecektir. Bizim sektörde bilinen bir örnektir. Kamuda makam sahibi bir yetkilimiz Japonya’ya gidiyor. Orada çeşitli geziler ve görüşmelerde bulunuyor. Karşısında muazzam bir sistem görüyor tabii. Türk yetkili Japon muhatabına soruyor: ‘İşçilerinizin baret takmasını nasıl sağlıyorsunuz, nasıl denetliyorsunuz’. Japon yetkili bu soruya çok şaşırıyor. ‘Nasıl yani’ diyor. ‘biz neden işçilerimizi baret takmaya ikna etmeye çalışalım ki!’ diyor. Bence de işin özü burada. Biz halen daha çalışanlarımız aldıkları KKD ürünlerini kullansınlar istiyoruz. Kullanıp kullanmadıklarını denetleyecek sistemler kuruyoruz. Japonya’da ise işçi bunu yapmıyor. Zaten uygun KKD malzemelerini almadan iş sahasına girmiyor orada işçi. Türkiye’de de böyle olacak bir gün. Böyle olması için başta ÇSGB olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşları yoğun bir çaba sarf ediyor. Biz de TİGİAD olarak sivil toplum ayağında elimizden geleni yapacağız. Az önce belirttiğim ‘Farkındalık Yaratma’ prensibi zaten direk bununla ilgili.

Nalbur ve Hırdavatçılar KKD ürünleri satmamalı mı diyorsunuz?
Hayır, tam aksine. Nalbur ve Hırdavatçıların KKD için olmazsa olmaz olduğunu düşünüyorum. Az önce de söylediğim gibi iş güvenliği firmalarının her yerde hizmet verebilmeleri mümkün değil. Nalbur ve Hırdavatçılar çok geniş bir dağıtım ağına sahip. Ülkemizde de tüm çalışanların sağlıklı ve güvenli bir şekilde çalışma hakları var. Dolayısıyla Nalbur ve Hırdavatçılar KKD ürünlerini satmalı ancak bu konuda eğitim almaları şart. Ne sattıklarını bilmeleri gerekiyor. Bakanlığımızın da büyük hırdavat toptancılarını denetlemesi gerekiyor. Bu şekilde büyük bir alanda güvenlik tesis edilmiş olur diye düşünüyorum. Biz dernek olarak KKD satışı konusunda Meslek Standardı oluşturulması gerektiğini de düşünüyoruz. KKD ürünlerini satan kişilerin asgari seviyede de olsa ne sattıklarını bilmesi şart. Bunun için de akredite kurumlardan eğitim almaları ve sertifikalandırılmaları şart bizce.
Son olarak TOS+H EXPO fuarına dernek olarak katıldınız. Fuar hakkında ne düşünüyorsunuz? TOS+H nasıl geçti?
TOS+H Expo fuarını önemsiyoruz. TİGİAD olarak fuarı destekledik. Fuarda stant açan firmaların büyük bölümü üyemiz. Biz de TİGİAD olarak bir stant açtık ve dergilerimiziücretsiz olarak dağıttık. TOS+H Expo fuarı ÇSGB tarafından organize edilen 8. Uluslararası İş Sağlığı Güvenliği Konferansı ile eşgüdümlü gerçekleştirildi. Bu çerçevede de oldukça etkili, katılım profili yüksek olan bir fuar oldu. Ziyaretçi sayısı, ziyaretçi profili gibi konular fuarlar için oldukça önemli. Bunlar bizlerin de fuarları değerlendirirken baktığımız temel kriterler. Bu açıdan TOS+H Expo fuarı sınıfı başarıyla geçti ve bizlerin de takdirini topladı. Ancak stant açan firmalar için metrekare fiyatının oldukça pahalı olması, fuarın ulusal yazılı ve görsel basında yeterince reklamının yapılmamış olması, organizasyon alanının fuar konseptine uygun olmaması gibi konular bizden sarı kart gördü. Özellikle fuar alanı konusunun çözülmesi gerekir diye düşünüyorum. Haliç Kongre Merkezinin önündeki alan sınırlı bir alan, fuar ise her sene daha da büyüyor. Yakın gelecekte çadır sistemi bir çözüm olmaktan çıkabilir. Fuar yetkililerinin bakanlıkla anlaşarak, fuar mantığına uygun başka bir yerde ve yine kongreyle birlikte bu organizasyonu yaparsa çok daha mutlu olacağız.

 

#TİGİAD #TürkiyeİşGüvenliğiİşAdamlarıDerneği #İşGüvenliğiSektörü #NalburTeknik #NalburTeknikDergisi

Latest Posts

spot_img

KAÇIRMAYIN

HABERDAR OLUN

Nalbur sektöründen en son haberler e-postanıza gelsin.